Kader inancı iradeden ayrı düşünülemez. “Ne Yapayım Kader Böyleymiş! Kader Mahkumuyuz Elden Ne Gelir? Kader Utansın!” diyen birisi iradeyi işin içine katmamaktadır.
Bu durum aslında İslam inancına ters düşer. Çünkü İslam inancında irade kaderin önemli bir unsurudur. İki türlü irade vardır; külli irade ve cüz’i irade. Bu düşünce Allah’ın insana verdiği cüz’i iradeyi yok sayar ve bunun sonucu olarak insanı tembelliğe iter. İnsan diğer varlıklardan ayrılamaz cüz’i irade olmayınca. Bu da mü’min kişinin tevekkül inancını yarım kılar. Çünkü tevekkülün de ilk yarısı cüz’i iradedir. Elinden geleni yapıp Allah’ın iradesine teslim olmaktır. Kaderi karalayan inanca sahip kişiler genelde çaresizlik içinde kendi eksikliklerini bir savunma mekanizması geliştirerek kadere atmışlardır.
Bu sözler, insanların yaşadıkları zorluklar karşısında kaderlerine isyan etme, ancak aynı zamanda olumsuz durumları kabullenme ve çözüm arama sürecini ifade ediyor. İnsanlar, yaşadıkları olayların bir kısmını kaderleri olarak kabul edebilirler, ancak bu onların sorunlarına çözüm bulmaktan vazgeçmelerini gerektirmez.